JEOFİZİK İNCELEMELERİ
Jeofizik, fizik ve matematik ilkeleri çerçevesinde yerküreyi inceleyen bir bilim dalıdır. Jeofizik, yerfiziği olarak da bilinir ve fiziğin temel ilkelerinden yararlanılarak, su küre ve atmosferi de içerecek biçimde Yerin araştırılmasını konu edinen bilim dalıdır. Jeofizik, yer yüzeyinin fiziki özelliklerini, depremleri, yer altı kaynaklarını (su, petrol, doğalgaz, maden yatakları, jeotermal alanlar), arkeolojik ve kültürel kalıntıları arayan, mühendislik yapıları ile kentsel yer seçimini belirleyen bir bilim dalıdır.
Jeofizik bu araştırmaları yaparken çeşitli araştırma yöntemlerini kullanır. Bunlar arasında gravite, manyetik, sismoloji, sismik, yer radarı, elektrik, elektromanyetik, jeomanyetizma, paleomanyetizma, radyometrik ve jeotermik yöntemler bulunur. Jeofizikte kullanılan cihazlar arasında yer radarı, gravite ölçer, manyetometre, sismometre, jeomanyetik ölçer, radyometrik ölçer ve jeotermal ölçer bulunur. Bu yöntemlerin her biri farklı bir prensibe dayanır ve farklı bir ölçüm yapar. Örneğin yer radarı yer altındaki nesnelerin konumunu tespit etmek için kullanılırken manyetometre manyetik alanın şiddetini ölçmek için kullanılır. Sismik yöntemler, yer kabuğunun altındaki yapıları ve katmanları incelemek için kullanılır. Bu yöntemler arasında yüzey dalgaları, gövde dalgaları ve yansıma yöntemleri bulunur. Sismik yöntemlerin kullanım amacı, yer kabuğunun altındaki yapıların ve katmanların özelliklerini belirlemektir. Bu yöntemler ayrıca petrol ve doğal gaz arama çalışmalarında da kullanılır. Gravite ölçümleri, yer kabuğunun altındaki yapıların ve katmanların yoğunluğunu belirlemek için kullanılır. Bu yöntemde, yer yüzeyindeki bir noktadaki yerçekimi alanının şiddeti ölçülür. Bu ölçüm, yer kabuğunun altındaki yapıların yoğunluğuna bağlıdır. Örneğin, daha yoğun bir yapı daha fazla yerçekimi alanı üretirken daha az yoğun bir yapı daha az yerçekimi alanı üretir.
DEPREM VE JEOFİZİK
Jeofizik yöntemleri, deprem risk analizinde önemli bir rol oynar. Bir binanın deprem risk ölçümü için jeofizik yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemler arasında yer radarı, gravite ölçer ve manyetometre bulunur. Bu yöntemler, binanın temelindeki yapıların ve katmanların özelliklerini belirlemek için kullanılır. Bu yöntemler, deprem riski yüksek olan bölgelerdeki yapıların güvenliğini artırmak için kullanılır. Bu yöntemler sayesinde, deprem riski yüksek olan bölgelerdeki yapıların güvenliği artırılabilir
Depremlerin özelliklerini ve nedenlerini anlamak için sismoloji kullanılır. Sismoloji, yer kabuğundaki depremleri ölçmek ve kaydetmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, sismometre adı verilen cihazlar kullanılır. Sismometreler, yer kabuğundaki depremlerin şiddetini ve süresini ölçer. Bu ölçümler, depremlerin nedenlerini ve sonuçlarını anlamak için kullanılır.
Bu özellikler, binanın depreme dayanıklılığını belirlemek için kullanılır. Ayrıca, sismoloji yöntemleri de kullanılabilir. Bu yöntemler, binanın deprem sırasındaki davranışını belirlemek için kullanılır.
Yer radarı, yer kabuğunun altındaki nesnelerin konumunu tespit etmek için kullanılır. Bu yöntemde, yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar kullanılır. Bu dalgalar yer kabuğundan yansır ve yüzeye geri döner. Yer radarı, arkeolojik kalıntıların ve yer altındaki yapıların tespitinde de kullanılır.
Gravite ölçümleri, yer kabuğunun altındaki yapıların ve katmanların yoğunluğunu belirlemek için kullanılır. Bu yöntemde, yer yüzeyindeki bir noktadaki yerçekimi alanının şiddeti ölçülür. Bu ölçüm, yer kabuğunun altındaki yapıların yoğunluğuna bağlıdır.
Manyetometreler, yer kabuğundaki manyetik alanları ölçmek için kullanılır. Manyetometreler, yer kabuğundaki manyetik alanın şiddetini ve yönünü ölçer. Bu ölçümler, yer kabuğundaki manyetik alanın değişimlerini belirlemek için kullanılır.Sismoloji yöntemleri, depremleri ölçmek ve kaydetmek için kullanılır. Bu yöntemde, sismometre adı verilen cihazlar kullanılır. Sismometreler, yer kabuğundaki depremlerin şiddetini ve süresini ölçer. Bu ölçümler, depremlerin nedenlerini ve sonuçlarını anlamak için kullanılır.
GEOTEKNİK İNCELEMELER
Geoteknik inceleme, yer kabuğunun altındaki yapıların ve katmanların özelliklerini belirlemek için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, yer yüzeyindeki bir noktadaki yerçekimi alanının şiddeti ölçülür. Bu ölçüm, yer kabuğunun altındaki yapıların yoğunluğuna bağlıdır. Geoteknik inceleme, inşaat mühendisliği ve madencilik mühendisliği gibi alanlarda kullanılır. Bu yöntemler sayesinde, yer kabuğunun altındaki yapıların özellikleri belirlenerek, bu yapıların güvenliği artırılabilir.
Geoteknik incelemeler deprem risk analizinde önemli bir rol oynar. Bu incelemeler sayesinde, yer kabuğunun altındaki yapıların özellikleri belirlenerek, bu yapıların depreme dayanıklılığı artırılabilir. Ayrıca, zeminin dayanıklılığı ve taşıma kapasitesi gibi faktörler de belirlenerek, olası riskler önceden belirlenebilir. Geoteknik inceleme ayrıca, zeminin dayanıklılığı ve taşıma kapasitesi gibi faktörleri de belirlemek için kullanılır. Bu faktörler, inşaat projelerinin tasarımında önemlidir. Geoteknik inceleme sayesinde, inşaat projelerinin güvenliği artırılabilir ve olası riskler önceden belirlenebilir. Zemin etüdü raporu hazırlama süresi, arazinin büyüklüğüne ve zorluğuna göre değişebilir. Genellikle birkaç gün ile birkaç hafta arasında değişebilir.
ZEMİN ETÜDÜ RAPORU
Zemin etüdü raporu, inşaata başlamadan önce zeminin özellikleri, bölgenin jeolojik yapısı, bölgesel deprem ve yapı özellikleri, civarında bulunan yapılar, yeraltı suyu durumu ve çevre şartları araştırılıp beraber değerlendirilerek hazırlanan bir rapordur. Bu rapor riskli yapıların belirlenmesi ve güçlendirme çalışmaları için hazırlanır. Zemin etüdü yapılırken zeminin taşıma gücünü belirlemek için yapılan testlerle başlar ve zeminin özellikleri hakkında bilgi veren bir raporla sonuçlanır. Bu rapor, yapıların zeminlerinin incelenerek, yapı inşasına uygunluğunun kontrol edilmesi için yapılır. Zemin etüdü raporu hazırlanırken iki aşama izlenir. Birinci aşamada araziden parselden ölçerek bilgiler toplanır. İkinci aşamada alınan saha arazi verileri ofis ortamında derlenerek zemin veri raporu ve geoteknik rapor oluşturulur. Zemin etüdü çalışmalarında zemin sondaj logları hazırlanması gerekiyor. Zemin ortamında (kum-kil-silt-çakıl) SPT (standart penetration test) deneyleri yapılıyor ve zeminden shalby tüpü ile UD (örselenmemiş numune) alınmaktadır.
Zemin etüdü raporu hazırlanması, yapılmak istenen yapının güvenliği açısından oldukça önemlidir. Bu rapor sayesinde yapılan inşaatın zemin özelliklerine uygun olarak tasarlanması ve inşa edilmesi sağlanır. Ayrıca, zemin etüdü raporu sayesinde yapılan inşaatın dayanıklılığı ve uzun ömürlülüğü de artırılır. Zemin etüdü raporu hazırlanması konusunda Türkiye’de belirli esaslar bulunmaktadır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın “Zemin ve Temel Etüdü Raporunun Hazırlanmasına İlişkin Esaslar” başlıklı 93/94 belgesinde Kategori 2 ve 3’e giren binalarda sondaj çalışmaları, arazi deneyleri, alınan örselenmiş ve/veya örselenmemiş zemin ve karot örneklerinin laboratuvarda gerekli deneylere tabi tutulması sonucunda “Zemin ve Temel Etüdü Raporu” hazırlanır. Zemin etüdü raporu hazırlanması iki aşamalı bir süreçtir. İlk aşamada araziden parselden ölçerek bilgiler toplanır. İkinci aşamada alınan saha arazi verileri ofis ortamında derlenerek zemin veri raporu ve geoteknik rapor oluşturulur.
BİNA DAYANIKLILIK TESTİ-ANALİZİ
Bina sağlamlık testi, binaların dayanıklılığı ve güvenliği hakkında bilgi sağlamak için yapılan bir testtir. Bu testler, yapıların depreme dayanıklılığı, rüzgâr, yangın ve deprem gibi doğal afetlerde nasıl davrandıklarını ölçmek için yapılır. Ayrıca, yapıların yapısal problemleri ve kusurları tespit etmek için de kullanılabilirler.
Bina sağlamlık testi genellikle yapısal mühendisler tarafından yapılır ve binaların deprem riski altında olup olmadığını tespit etmek için kullanılır. Testin yapılması için bina sahibinin başvurması gerekmektedir.
Bina sağlamlık testi için birçok yöntem kullanılabilir. Bu yöntemler arasında yapısal analizler, görsel incelemeler, malzeme testleri ve benzeri bulunur. Bina sağlamlık testi için kullanılan yöntemler arasında şunlar bulunur:
Görsel inceleme: Bina dışarıdan gözlemlenerek yapısal problemler tespit edilir.
Yapısal analizler: Bina yapısının dayanıklılığı ve güvenliği hakkında bilgi sağlamak için yapılan analizlerdir.
Malzeme testleri: Binanın kullanılan malzemelerinin dayanıklılığı ve kalitesi hakkında bilgi sağlamak için yapılan testlerdir.
Deprem simülasyonları: Binanın deprem riski altında nasıl davrandığını ölçmek için yapılan simülasyonlardır.
Testin nasıl yapılacağına dair detaylı bilgiyi binanın bulunduğu yerleşim yerindeki Belediye Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nden alınabilir.
Bina sağlamlık testi süresi, binanın büyüklüğüne ve karmaşıklığına bağlı olarak değişebilir. Genellikle birkaç saat ile birkaç gün arasında sürer. Testin tamamlanması için bina sahibinin binayı boşaltması gerekebilir. Bina sağlamlık testi sonuçları, testin yapılma şekline ve binanın büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir. Genellikle birkaç gün ile birkaç hafta arasında sonuçlar açıklanır.
BİNA DEPREM ANALİZİ
Bina deprem analizi, beklenmedik bir sarsıntı durumunda binanın nasıl reaksiyon göstereceğini tahmin etmek için yapılan çalışmalardır. Bu analizler, binanın mevcut sağlamlık durumunu anlayabilmek için gereklidir.
Bina deprem analizi raporu, binanın deprem yüküne karşı ne kadar dayanıklı olabileceğini gösterir. Binanın temel kesiti, temel betonu ve demirleri ne kadar güçlü ve dayanıklıdır bunların ortaya konması gerekmektedir. Ayrıca binada oluşmuş tüm hasarlar belirlenir. Taşıyıcı kolonlardan karot alınır ve demirlere bakılır. Alınan numunelerle beton dayanımı test edilir. Deprem analizi sayesinde bina üzerinde olası bir yıkılma ve facia erkenden önlenebilmektedir. Deprem analizi yapmak için gerekli süre, binanın büyüklüğüne ve karmaşıklığına bağlı olarak değişebilir. Genellikle birkaç gün ile birkaç hafta arasında değişebilir.
Deprem analiz raporu, yapısal mühendisler ve diğer ilgili uzmanlar tarafından hazırlanır. Raporun hazırlanması doğru verilerin toplanmasını ve analiz edilmesini gerektirir. Ayrıca, raporun belirli bir formata uygun şekilde gerekebilir. Buna bağlı olarak, ilgili standartlara uygun olarak bir rapor hazırlamak, raporun kabul edilmesi açısından oldukça önemlidir.
Rapor hazırlarken öncelikle toplanan tüm verilerin bir araya getirilmesi gerekir. Daha sonra veriler analiz ederek depremin boyutu, etkilerini, yapısal hasarı ve insan kayıplarını belirlenir. Son olarak raporu net ve açık bir ifade ile yazarak veriler net bir şekilde sunulur.
DEPREMDE TOPRAK SIVILAŞMASI
Toprak sıvılaşması, kohezyonsuz, doymuş veya kısmen doymuş bir toprak, deprem sırasındaki sallanma veya gerilme durumundaki diğer ani değişiklikler gibi uygulanan bir gerilmeye tepki olarak mukavemetini ve sertliğini önemli ölçüde kaybettiğinde meydana gelir. Böylelikle normalde katı olan malzeme sıvı gibi davranır.
Toprak sıvılaşması, bazı depremlerden sonra görülen ve depremin sebep olduğu hasarın artmasına yol açan bir durumdur. Sıvılaşma, genellikle yerin yaklaşık 10-20 metre altında, birbirine zayıf bir şekilde bağlı ve aralarındaki boşluklarda su bulunan topraklarda meydana gelir. Bu durumda toprak çamurumsu bir yapıya dönüşerek sıvılaşır.
Toprak sıvılaşması, zeminin sarsıntı sırasında taşıma gücünü kaybetmesidir. Eğer zemin ‘alüvyon’ denilen henüz suyunu kaybetmemiş, diyajenez sürecini (taşlaşma-taş haline geçme) tamamlamamış ise, yer altı suyu seviyesi 0-10 metre arasındaysa ve kum-silt boyutundaki malzemeden oluşuyorsa o bölgede sıvılaşma tehlikesi var demektir. Toprak sıvılaşmasının meydana geldiği zeminde güç kaybı veya çökmeler ortaya çıkabilmektedir. Yumuşak bir zemin üzerine inşa edilen binalar sıvılaşma esnasında çökebilmektedir. Ayrıca sıvılaşma heyelana da neden olabilmektedir.
Zeminin taşıma gücü, zeminin altındaki su seviyesi ve zeminin yapısına bağlıdır. Alüvyal zeminlerde sıvılaşma daha sık yaşanıyor ve bu risk Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde daha çok yer alıyor. Bu nedenle binaların temellerinin sağlam yapılması önemlidir.
Toprak sıvılaşmasını önlemek için zeminin taşıma gücünü arttırmak için kullanılabilecek yöntemlerden bazıları şunlardır:
Zeminin altına beton dökülmesi
Zeminin altına çakıl dökülmesi
Zeminin sıkıştırılması
Zeminin altına geotekstil serilmesi
Bu yöntemler zeminin taşıma gücünü arttırarak toprak sıvılaşmasını önleyebilirler.
Toprak sıvılaşması için kullanılan jeofizik yöntemlerinden bazıları şunlardır:
Sismik refleksiyon yöntemi
Sismik refraksiyon yöntemi
Elektriksel direnç ölçümü
Manyetotellurik ölçüm
Yer radarı
Bu yöntemler zeminin taşıma gücünü belirlemek için kullanılır.
Toprak sıvılaşması, hemen hemen her depremde gözlemlenir ve alüvyal zeminlerde daha sık yaşanır. Bu risk Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde daha çok yer alır. Hatay ya da Maraş’ta zemin sıvılaşması olayları çok yaygın görülürken İstanbul’da zemin sıvılaşması beklentisi çok az yerlerde vardır. Veliefendi, Kadıköy Kurbağalıdere, Fatih, Eminönü ve Balat gibi, Vatan Caddesi Lykos deresi gibi yerler eski dere yataklarıdır.
BİNA DAYANIKLILIK TESTİNDE GÖRSEL İNCELEME
Bina dayanıklılık testi, bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığını anlamak için yapılan bir testtir. Bu testin yapılması için uzman bir ekibin binanın kolonlarını, zeminini ve duvarlarını detaylı bir şekilde incelemesi gerekmektedir. Özellikle belediyeler tarafından yapılan tarama işlemi sonrası risk tespit raporu kısa sürede çıkabilmektedir. Bu testin sonucunda evlerin ne kadar depreme dayanıklı olduğu anlaşılmaktadır.
Uzman ekibin yaptığı araştırma sonuçlarına göre rapor hazırlanıyor ve belediyeye sunuluyor. Eğer bina depreme dayanıklı çıkarsa herhangi bir işlem yapılmıyor. Binaların depreme dayanıklı olup olmadığının anlaşılması için uzman bir ekibin evin kolonlarını, zeminini ve duvarlarını detaylı bir şekilde incelemesi gerekiyor. Özellikle belediyeler tarafından ve sadece betondan numune alınarak yapılan tarama işlemi sonrası risk tespit raporu kısa sürede çıkabiliyor. Söz konusu testi yaptırmak için bina sakinlerinden bir kişinin başvurması yeterli oluyor. Karot raporu olarak da bilinen bina dayanıklılık testi sonrası binaların depreme karşı riskli olup olmadığı ortaya çıkıyor.
KAROT TESTİ
Karot testi, binalarda kullanılan betonun kalitesini belirleyen en önemli laboratuvar testlerinden biri. Bu test, binalardan özel uca sahip bir matkapla silindir şeklinde beton numunesi alınarak yapılıyor. Binanın farklı bölümlerinden alınan parçalar, laboratuvarda inceleniyor.
Riskli olduğu düşünülen veya biten her yeni yapının güvenirliliğin tespiti için mutlaka karot raporu almak gerekir. Beton ya da diğer yapı malzemelerin testini sağlamak amacıyla kullanılan karot makinesi aracılığıyla yapıdan kusursuz silindirler çıkarılarak test başlamış olur. Daha sonra uzmanlar tarafından yapılan test rapor edilir ve sonuçları karot raporu olarak mülk sahibi sorumlu kişiye iletilir.
KAROT RAPORU ALMANIN FAYDALARI
Türkiye konumu bakımından deprem bölgesinde olduğu aşikardır. Deprem zararlarını en aza indirecek tüm çalışmalar insan hayatını ve mala gelecek zararları da en aza indiriyor. Son günlerde karot raporu konusunda inşaat sahipleri daha titiz davranmaktadır. Çünkü alıcılarına yapılarının güvenli olduğunun kanıtları arasında gösterebilecekleri rapor sayesinde daha kazançları artar. Kısa sürede tüm işlerinde başarılı hale gelirler. Karot raporu almanın diğer faydaları ise deprem riski olduğu düşünülen binalarda bu riskin olmadığını kanıtlamak için kullanılmasıdır. İnsanlar başta canlarını daha sonra büyük emeklerle elde ettiği mallarına zarar gelmemesi için işlerini en baştan sıkı tutarlar. Tüm mülk alımlarında veya kiralama işlemlerinde kendilerine yapının güvenilir olduğunu kanıtlayan karot raporu göstermelerini rica ederler ve raporun durumuna göre hareket ederek, net kararlar vermektedirler.
BİNA DAYANIKLILIĞINDA MALZEME TESTLERİ
Ülkemizde Yapı Malzemeleri Yönetmeliği 2002 yılında yayınlanmış ve bir geçiş süresi öngörülmüştür. Bu süre 2007 yılında tamamlanmıştır ve söz konusu yönetmelik esaslarına uymak artık bir zorunluluktur.
Bu yönetmelik, bina ve diğer inşaat işleri dahil her türlü yapı işlerinde sürekli olarak kullanılmak için üretilen yapı malzemelerinde bulunması gerekli temel özelikleri, bu malzemelere uygulanacak uygunluk değerlendirme prosedürlerini ve bu malzemelerin piyasa gözetim ve denetim işlemlerini açıklamaktadır.
Sözü edilen yönetmelik esaslarına göre, tüm yapı işlerinde kalıcı olarak kullanılmak için üretilen her türlü malzeme yapı malzemesidir. Yapı malzemelerinin içeriğinde çoğu zaman, birden fazla malzeme bulunmaktadır. Bu yüzden malzeme ve ürün tanımı arasında bir fark bulunmaktadır. Aslında getirilen yasal düzenlemeler doğrudan malzemeleri değil, bu malzemelerden oluşan ürünleri bağlamaktadır.
Yapı malzemeleri, iç yapılarına ve kimyasal özelliklerine göre şu şekilde sınıflandırılmaktadır:
- Metaller: Bu gruba demir ve çelik yapı malzemeleri yanı sıra alüminyum, bakır, çinko ve kurşun gibi yapı malzemeleri girmektedir.
- Polimerler: Bu malzemeler, kovalent bağlanma ile ve karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi moleküllerden oluşan uzun zincirler şeklindedir. Örneğin, doğal polimerler olan kauçuk, asfalt ve ahşap gibi yapı malzemeleri yanı sıra plastikler gibi yapay yapı malzemeleri bu gruba girmektedir.
- Seramikler: Bu malzemeler ise kovalent ve iyonik karışık bağlı ve aliminosilikat yapılı yapı malzemeleridir. Tuğla ve borular gibi yapısal kil ürünleri ile porselenler bu gruba girmektedir.
- Kompozit malzemeler: Bu malzemeler beton, demirli beton, portland çimento ve takviyeli plastikler gibi yapı malzemeleridir.
Mühendislerin asıl ve en önemli görevi, yapılacak yapı için en uygun yapı malzemesini seçmektir. Yapı malzemelerinin seçiminde şu sayılan faktörler etkilidir:
- Dayanım ve rijitlik koşulları. Burada sürekli kalıcı yükler için sünme, tekrarlı yükler için yorulma dayanımı, çarpma ve patlama yüklerine karşı tokluk ve kırılma ve yüzey yükleri için sertlik ve aşınmaya dayanım koşulları önemlidir.
- Çevresel koşullar. Burada ısı değişimi, nem oranı ve kimyasal etkiler önemli olmaktadır.
Yapı malzemelerinin genel özellikleri Türk Standartlar Enstitüsü tarafından yayınlanan ilgili standartlarda ve Avrupa Birliği ülkelerinde takip edilen CE işaretleme sistemi kriterlerinde tespit edilmiştir.
Esas olarak yapı malzemelerinin temel özellikleri şu bazda belirlenmiştir: fiziksel özellikler, mekanik özellikler, kimyasal özellikler ve ısı, akustik ve optik gibi diğer özellikler.
Yapı malzemelerinin fiziksel özellikleri, malzemenin yoğunluk, birim hacim ağırlığı, porozite ve geçirgenlik değerleridir.
Yapı malzemelerinin mekanik özellikleri, uygulanan yüklere karşı gösterdiği direnç değerleridir. Yani malzemenin dayanım, kırılma ve akma, çekme, basınç, eğilme, burulma ve kesme özellikleridir.
Yapı malzemelerinin kimyasal özellikleri, malzemenin oksit içeriği, karbonat içeriği, asitlik ve bazlık derecesi ve korozyona karşı dayanım gibi kimyasal durumunu belirleyen değerledir.
Yapı malzemelerinin özelliklerinin belirlenmesi için durumun gerektirdiği ölçüde ya laboratuvar testleri yapılmakta ya da malzemenin kullanıldığı alanda testler yapılmaktadır.
Yapı malzemeleri için açıklanan standartlar, kullanılacak malzemelere yönelik özellik ve test işlemlerini açıklamaktadır.
Standartlar, test edilecek numune ve numune sayısını belirlemek, numune şekli ve boyutlarını açıklamak, numune hazırlanma koşullarını göstermek, numunenin saklanması ve test süresince ısı, nem ve benzeri durumlarını belirlemek, test sonuçlarını değerlendirmek ve sonuç raporunu hazırlamak için uygulanacak yöntemi kapsamaktadır.
Yapı malzemeleri ile ilgili olarak standart açıklayan başlıca kuruluşlar şunlardır:
- Türk Standartları Enstitüsü (TSE)
- İngiliz Standartlar Enstitüsü (British Standards Institute, BSI)
- Alman Standartlar Enstitüsü (Deutsche Institute Norm, DIN)
- Amerikan Test ve Malzeme Kuruluşu (American Society for Testing and Materials, ASTM)
- Avrupa Standardizasyon Komitesi (European Committee for Standardization, CEN)
Kuruluşumuz güçlü bir teknolojik altyapı ve çalışan kadrosu ile ayrıntlı bir şekilde yapı malzemeleri testlerini gerçekleştirmektedir.
BİNA DAYANIKLILIĞINDA YAPISAL ANALİZLER
Yapısal analizler, mekanik yükleme ve sınır koşullarının fiziksel bir yapı ve bileşenleri üzerinde yaratacağı etkilerin bulunmasını hedefler. Bunun için fiziğin, matematiğin ve malzeme bilimlerinin ilgili alanlarından faydalanır. Genellikle amaç binalar, köprüler gibi durağan taşıyıcı yapıların ya da içten yanmalı bir motor, bir taşıtın alt birleşenleri gibi hareket eden sistemlerin üzerinde oluşan deformasyonlar, gerilmeler, hız ve ivmelenmeler, reaksiyon kuvvetler vb. çıktıları elde etmektir. Bu sayede sanal ortamda tasarlanan ürün hakkında istenilen performansın sağlanması, muhtemel hasar oluşumların bertaraf edilmesi, optimizasyon çalışmalarının yapılması, gerçek zamanlı etkilerin dijital ikiz (model) üzerinden takip edilmesi sağlanmaktadır. Yapısal analizler kendi içinde statik, dinamik, doğrusal, doğrusal olmayan, kapalı çözümlü (implicit), açık çözümlü (explicit) gibi farklı kategorilere ayrıştırılarak incelenmektedir. Bu kategorilerde yer alan belli başlı analiz başlıkları ise statik mukavemet analizleri, serbest titreşim (modal) analizler, zorlamalı titreşim analizleri (harmonik, rastlantısal), şok cevabı analizleri, dinamik ömür (fatigue) hesaplamaları, çarpışma ve patlama analizleri, kinematik analizler, termal genleşme analizleri olarak sıralanabilir.
Bina güçlendirme çalışmaları yapılmadan önce bina yapısal olarak analiz edilerek hangi yöntemin doğru olduğuna karar verilmelidir. Binanın teknik analizinden sonra ortaya çıkar.
DEPREM SİMÜLASYONLARI
Deprem simülasyonu, bir depremin olası ortamlarında bilgisayar ortamında simüle etmek için kullanılan bir yöntem. Bu yapılar, depremin olası sürelerini, sürelerini, yerlerini ve davranışlarını belirleyen modeller kullanır. Deprem yapıları, doğal afetlerin insan yaşamını ve yapılarını tahmin etmek ve önlem almak için kullanılabilir. Gözlemin incelemeleri için bilim adamları, jeolojik veriler, sismik veriler, veriler ve diğer verileri kullanarak bilgisayar modellerini oluştururlar.Bu mimariler, deprem hasarını en aza indirmek için yapılar, köprüler ve diğer altyapıların performansını test etmek
için de kullanılabilir. Ayrıca, acil durum hazırlıklarının yapılmasına ve toplumların deprem sonrası etkileriyle başa çıkma yardımcı olmak için kullanılabilir.
Deprem simülasyonları, bilim adamlarının deprem gözlemlerini daha iyi anlamalarına ve deprem tahminlerini yapmalarına yardımcı olan önemli bir araçtır.Deprem simülasyonları, yapıların depremin etkisinden nasıl korunabileceğini anlamaya yardımcı olabilir. Bu simülasyonlar, yapıların güçlendirilmesi veya yapı tasarımındaki eksikliklerin belirlenmesine yardımcı olabilir.